Kültürel Konumlanış
YAZAR: KİTAP VADİSİ EDİTÖR EKİBİ
Farisî kökenli bir ailede Hindistan’ın Mumbai şehrinde doğan, yüksek lisans ve doktora eğitimi için İngiltere’ye (Oxford’a) giden ve şu anda da Harward Üniversitesi’nde profesörlük yapmakta olan Homi K. Bhabha, post-kolonyal teori üzerine derinlikli metinler yazan bir akademisyen/teorisyen. E.Said, G.Spivak, F.Fanon, S.Hall vb. isimler gibi kendisi de bir sömürge ülkesi aydını olan Bhabha, metinlerinde sömürgecilik ve sonrasını, modernliği ve post-modernliği, kültür kuramlarını, emperyalizmi, diasporayı, ırk(çılık) ve kimlik meselelerini, çok-kültürlülüğü (hybridite) vb. konuları irdelemektedir. Çevrilmesi ve anlaşılması zor, bol miktarda referans ve gönderme içeren metinlerinden biri olan Kültürel Konumlanış adlı kitabında; “madun”dan “sınır”a, “melezlik”ten “dil ve dilsizlik”e, “öteki”nden “kimlik”e kadar birçok (post)modern meseleyi klişeleşmiş eleştirel söylemin dışında kalarak metinler-arası bir yöntemle imajinatif bir şekilde kritik etmektedir.
Her paragrafında, irdelediği konuyla ilgili temel başka metinlere göndermede bulunan, yahut o metinleri baz alarak eleştirel teoriyi genişleterek sürdüren Kültürel Konumlanış; dili, içeriği ve üslubu açısından kendisini okuyucuya peyderpey açacak konsantre/kesif bir metin: konuyla ilgili, alt-yapıya sahip olmayan okuyucuların kavramakta oldukça zorlanacağı yoğunlukta bir metin.
Kültürel Konumlanış’ın iredelediği bazı temel meseleler ise şunlar: Kozmopolitanizm vurgusu ve eleştirisiyle birlikte liberal ekonomi-politikaların dünya siyasetine (ve özellikle 3. Dünya ülkelerine pazarlanmasının) etkileri; modernliğin asimile edici teknolojik yayılmacılığı; “kültürel melezlik” olgusu bağlamında ve Heidegger’den mülhem “sınır”ın bir bitiş yeri değil bir başlangıç yeri olmaklığı; “yuvasızlık” ve “evsizlik” alegorileri üzerinden post-kolonyalizmin boyun eğdirdiği halklar; 3. Dünya’nın radikal dövüşken tavrıyla “ben-öteki” (veya Doğu-Batı) olarak sistematize ettiği kavganın yapaylığı; “teorik dil”in (dolayısıyla entelijansiya ve akademyanın) güç bloğu olan Batı’nın hegemonik rolüyle gizli bir ittifak içinde olmaklığı ve bunu ayrıştırıcı (düşman üretici) bir şekilde kullanması; üretilen evrensel-kamusal alanların (festivaller, törenler, forumlar vb.) kültürel hegemonya sağlamak için kurulmuş politik araçlar oluşu; Eleştirel Teori’nin (Frankfurt Okulu’nun), Avrupa-merkezci bir kritik ve düşünce sistemi geliştirerek sömürgeci antropolojinin bir uzantısı işlevi görmesi; öteki’nin tanımlanıp nesne durumuna düşürülerek kültürel çatlağın derinleştirilmesi ve bunun örnekleri (Montesque’nin despot Türk’ü; Barthes’in Japonu; Kristeva’nın Çinlisi vs...); kültürel farklılık, kültürel çeşitlilik, kültürel belirsizlik, kültürel melezlik gibi olgular üzerinden kültürün anlam ve sembollerinin aslında temel bir birlik ve sabitlik içinde olmayışı (hatta aynı sembollerin/işaretlerin çevrilebileceği, yeniden tarihselleşebileceği, yeniden okunabileceği; dolayısıyla kültürün belirgin bir sınırı olmayışı, hybrid-kültür’ün söz konusu olmaklığı); Batı’nın kategorize ettiği doğa-kültür ayrımının ve özellikle kültür’ün aslî bir konum(landırılış) olmadığı; psiko-patolojide kültürün F.Fanon’dan hareketle ırk ve ırkçılık politikalarına yönelik sistemi içeriden eleştirir gibi görünen ama aslında besleyen (gaz alan, günah çıkartan) eleştirel söylemlerin sinsi yapısına aldanmamak gerektiği; kimlik meselesinden “öteki” problemine geçerek müphem yapının ifşa edilmesi gerektiği; oryantalist söylemlerin (gerek sözlü-yazılı anlatılarda, gerek işitsel-görsel medyada) inşa edilen öteki’nin konumlandırıldığı pozisyonun üretilmiş/yapay oluşunu (örneğin C.K. markasındaki Afrikalı bir negronun “hayvanî cinsel hovarda” imajı); bu temsillerin E.Said’in oryantalizm teorisiyle ilişkilendirilmesi; R.Bathes’ten mülhem bütün kimlik ve kültürel “temsillerin bir oluş ve bozuluş” olmaklığı; sömürgeci oryantalist söylemin yalnızca bir basitleştirme değil “hakikatin yanlış bir temsili” olduğu; bu temsillerin “bölünmüş kimlikler” doğurduğunu tespit ve tahlil eder.
Bu yazı dahilinde temas edemediğimiz, dile getiremediğimiz birçok meseleyi daha farklı ve derinlikli bir açıdan irdeleyen Bhabha’nın Kültürel Konumlanış adlı kitabı hakkında Harward Üniversitesi profesörlerinden S.Greenblatt şöyle der: “Kültürel Konumlanış, son derece akıllıca bir keşif ve yolunu kaybetme yolculuğudur. Kıvrak, ince ve korkusuz olan eserin gücü, günümüz dünyasında zorlu ve sarsıcı olan her şeye olan dikkat çekici açıklığında yatar.”