12 Eylül her seyi öyle savurmus, öyle dagitmisti ki, yasanan seylere, toplumun en politik insanlari bizler bile saskinlikla bakiyorduk. Her ma-halle, isyeri 12 Eylül tarafindan resmen örgütlendiriliyordu… Dile kolay, aylardir yalnizca ölüm, yakalanma, hepsinden önemlisi de salkim salkim çözülme haberleri aliyorduk. Yalnizca haber almiyor, bizzat yasiyorduk. En tanidiklarimiz, yoldaslarimiz, amansizca sürdürülen sürek avlarinda teker teker yakalaniyor, öldürülüyor, iskenceden geçiriliyor ya da kaybediliyordu. Gazeteler, radyolar, televizyonlar yakalanmalari, öldürülmeleri, idamlari bir bayram havasinda verirken, bunun karsisinda hiçbir sey yapamadan öylece oturmak, onlari dinlemek, üstelik o anda bile yalnizca kendi güvenligini düsünmek zorunda olmak kahrediyordu bizi.” Yirmili yaslarda devrimci bir genç… 12 Eylül darbesinin hemen ertesi… Türkiye’deki askeri diktatörlüge karsi ‘bir seyler’ yapabilmek için toplanmis devrimcilerin Suriye’de kurdugu kamp… Tartismalar, hesaplasmalar… Filistinlilerle iliskiler… Tükenmeyen umutlar, sonrasinda büyük hayal kirikliklari…12 Eylül sonrasinin en karanlik günlerini olanca çiplakligiyla anlatan sarsici bir taniklik…
Menü
Sepete Ekle
