En güzel gökyüzünün altinda en güzel yeryüzünde yasiyoruz. Bu muhtesem cografyada yasamanin bir bedeli var ve bu bedeli yüzyillardir ödüyoruz.Yüz yil önce yasanis hazin bir dönem anlatiliyor bu romanda. Balkan Savasi'nin hüzünlü hatiralarini dedelerimizden dinleyerek büyümüs bir nesiliz. Bu romanda Rumeli'de yüzyillarca Osmanli idaresinde, Osmanli cografyasinin en güzel topraklarinda kardesçe yasayan halklarin Osmanliya karsi nasil kiskirtildigi, nasil silahlandirildigi ve Rumeli'nin kaynayan bir kazana dönüstürüldügü anlatilmaktadir.Bu kötü gidisin sorumlusu olarak istibdat idaresini gören Osmanli aydinlari kurtulus için bir araya gelerek gizli bir teskilat olan Ittihat ve Terakki Cemiyetini kurdular.Ittihatçilar, Istibdat idaresine son verilince ülkede saglanan özgür ortamda her seyin güllük gülistanlik olacagini düsündüler. Mesrutiyetin ilani için 1908'de Resneli Niyazi Bey ve Enver Bey daga çiktilar. Arkalarinda büyük halk destegi bulan Ittihatçilar II. Mesrutiyetin ilanini sagladilar. Mesrutiyetle birlikte hürriyetin sihirli degnegi hayatlarina dokunacak bütün sorunlar çözülüverecekti fakat olmadi. Mesrutiyetin getirdigi haklarla ülkedeki azinliklar daha iyi teskilatlandilar, silahlandilar. Zaman geldi, Bulgaristan, Yunanistan, Sirbistan ve Karadag, Osmanli Devletine savas açti.Osmanli ordusu hazirliksizdi, ülke ekonomisi perisandi. Balkanlardaki agir silahlar daha önceden Yemen Cephesine gönderilmisti. Ordunun büyük bir kismi terhis edilmisti. Büyük bir hezimet yasandi. Ittihatçilarin dogup büyüdükleri topraklar iki ay içinde kaybedilmisti. Bulgar ordusu Çatalca önlerindeydi. Üstüne üstlük bir de kolera...Bütün bunlar yasanirken Istanbul'da iktidar oyunlari, entrikalar, ihanetler… Aç, perisan, gururu kirilmis çaresiz ve umutsuz bir halk...Yüz yil sonra oyuncular degismis ama senaryo ayni...(Tanitim Bülteninden)
Menü
Sepete Ekle
