2000 TL VE ÜZERİ ALIŞVERİŞLERDE KARGO BEDAVA
Menü
Giriş
Şifremi Unuttum
Sepetim

 

Filtre
Kategoriler
Seçilen Filtreler
{{ SELECTED.TEXT }} ×
{{ FILTERS.VARIANTS.TYPE1_NAME }}
{{ FILTERS.VARIANTS.TYPE2_NAME }}
Marka
Model
{{ FILTER.NAME }}
Fiyat
Yeni Dünya Sabahattin Ali Venedik Yayınları Stok Miktarı: 12
50,00 TL
32,00 TL
Sırça Köşk Sabahattin Ali Dekalog Yayınları Stok Miktarı: 5
70,00 TL
47,60 TL
Kuyucaklı Yusuf Sabahattin Ali Dekalog Yayınları Stok Miktarı: 5
96,00 TL
65,28 TL
Yeni Dünya Sabahattin Ali Mirhan Kitap Stok Miktarı: 2
85,00 TL
57,80 TL
İçimizdeki Şeytan Sabahattin Ali Mirhan Kitap Stok Miktarı: 2
140,00 TL
95,20 TL
Toplam 141 ürün bulunmaktadır.

Sabahattin Ali.jpg (19 KB)

Sabahattin Ali Kimdir?

Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907 tarihinde doğmuştur. Doğum yeri Edirne’ye bağlı Gümülcine Sancağı’na bağlı Eğridere kazasıdır. Babası Cihangirli Selahattin Ali, piyade yüzbaşı olduğu için görev yeri sık sık değişmiştir. Bu nedenle Sabahattin Ali ilköğretim yıllarını İstanbul, Çanakkale ve Edremit’te tamamlamıştır. 1921 yılında Edremit’e göçmüşlerdir ancak bu bölge Yunan işgalinde olduğu için Selahattin bey maaşını alamadığı için aile zor günler geçirmiştir.

Sabahattin Ali ilkokulu bitirince Balıkesir Öğretmen Okulu’na kayıt olarak burada beş yıl okumuştur. Daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu’ndan 1926 yılında mezun olan yazar, bir yıl süreyle Yozgat ilinde ilkokul öğretmenliği yapmıştır. Öğretmenlik yaptığı sırada Milli Eğitim Bakanlığı bir sınav açmış ve Sabahattin Ali bu sınavı kazanarak Almanya’ya gitmiş ve burada da iki yıl 1928 – 1930 yıllarında eğitim görmüştür. Eğitimini tamamlayıp Türkiye’ye döndüğü zaman Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmaya başlamıştır.

Konya’da öğretmenlik yaptığı sırada bir arkadaş toplantısına katılmış, bu toplantıda Atatürk’ü yeren bir şiir okuduğu iddiasında bulunulmuştur. Bu iddia nedeniyle 1932 yılında bir yıl hapis cezasına çarptırılan yazar önce Konya cezaevinde daha sonra da Sinop cezaevinde yatmıştır. Cumhuriyet’in onuncu yılı nedeniyle çıkarılan aftan yararlanarak 1933 yılında özgürlüğüne kavuşmuştur.

Sabahattin Ali cezaevinden çıktıktan sonra Ankara’ya giderek Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurmuş ve yeniden öğretmenlik yapmak istediğini belirtmiştir. O dönem bakan olan Hikmet Bayur, Sabahattin Ali’nin eski düşüncelerinden vazgeçtiğini kanıtlamasını istemiştir. Bu istek üzerine Sabahattin Ali, Varlık dergisinde 15 Ocak 1934 yılında ‘Benim Aşkım’ isimli şiiri yayımlamış ve Atatürk’e olan bağlılığını göstermek istemiştir. Yine 1934 yılında Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü’ne alınmış ve öğretmenliğe Ankara II. Ortaokul’da devam etmiştir.

Sabahattin Ali, 16 Mayıs 1935 yılında Aliye Hanım ile evlenmiştir. Evliliğinin ardından 1936 yılında askere alınmıştır. Kızı Filiz Ali 1937 yılının Eylül ayında dünyaya gelmiştir. Askerliğini yedek subay olarak Eskişehir’de tamamlayan Sabahattin Ali, Musiki Muallim Mektebi’ne 10 Aralık 1938 yılında Türkçe öğretmeni olarak atanmıştır. 1940 yılında tekrar askere çağırılan Sabahattin Ali, askerlik görevi bittikten sonra 1941 ve 1945 yılları arasında Ankara Devlet Konservaturı’nda Almanca öğretmeni olarak göreve başlamıştır.

Sabahattin Ali yazdığı eserlerle yaşadığı dönemde çok sıkıntı çekmiştir. ‘İçimizdeki Şeytan’ romanıyla milliyetçi kesimi fazla kızdırmıştır. Nihal Atsız ile uzun süreli başlayacak çekişme de, Nihal Atsız’ın, Sabahattin Ali ile ilgili yazdığı hakaret dolu bir yazı ile başlamıştır. Bu yazı üzerine Sabahattin Ali, Nihal Atsız’a dava atmış ancak dava sürecinde sıkıntı çekmiştir. Davayı 1944 yılında kazanmış olmasına karşılık kitapla ilgili tepkilerden kurtulmayı başaramamıştır.

Bu duruşmalar fazla olaylı geçtiği için bakanlık Sabahattin Ali’yi görevinden uzaklaştırmıştır. İstanbul’a gitmekten başka çaresi kalmayan yazar, 1945 yılında İstanbul’da gazetecilik yapmaya başlamıştır. La Turquie ve Yeni Dünya gazetelerinde fıkra yazan Sabahattin Ali, iktidarın kışkırtması sonucu olan Tan olayları sırasında tahrip edilmiş ve Sabahattin Ali yine işsiz kalmıştır. Bunun ardından Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la beraber Sabahattin Ali Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergileri 1946 ve 1947 yıllarında çıkarmıştır. Dergilerde yer alan ‘Paşa’ kelimesi, dönemin tek parti iktidarını ‘Milli Şef’ lakaplı İsmet Paşa ile alay edildiği kapatılarak, yazılar ve yazarlar hakkında kovuşturmalar açılmıştır.

Yine dergilerde yazdığı yazılar nedeniyle üç ay hapis cezasına çarptırılan yazar kötü günler geçişmiştir. Ali Baba dergisinde ‘Ne Zor Şeymiş’ başlıklı bir yazı yazmış ve içinde bulunduğu sıkıntı durumu şu cümlelerle ifade etmiştir; “ Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi.”

1948 yılında başka bir dava nedeni ile Paşakapısı cezaevinde üç ay süre ile yatmıştır. Hapisten çıktıktan sonra yazacak bir yer bulamadığı için sıkıntılı günler geçirmiştir. Yurtdışına gitmek istediği için pasapart almak istemiş ancak alamamıştır. Yasal yollardan yurtdışına çıkamayınca, belli bir ücret karşılığında Bulgaristan’a kaçmasına yardımcı olması için Ali Ertekin ile anlaşmış ancak Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde Ali Ertekin tarafından öldürülmüştür.

Sabahattin Ali Kitapları Nelerdir?

Sabahattin Ali’nin roman türünde yazdığı eserleri;

Kuyucaklı Yusuf ( 1935)

İçimizdeki Şeytan (1940)

Kürk Mantolu Madonna (1943)

Sabahattin Ali’nin üç romanı da tefrika edilmiştir. Daha sonra kitap olarak yayımlanmıştır. Kuyucaklı Yusuf, Tan gazetesinde tefrika edildikten sonra 1937 yılında ilk kez kitap olarak basılmıştır. İçimizdeki Şeytan romanı da aynı şekilde seksen yedi bölüm şeklinde tefrika edilmiş ve Ulus gazetesinde yayımlanmıştır. İçimizdeki Şeytan kitap olarak 1940 yılında yayımlanmıştır. Kürk Mantolu Madonna elli gün, kırk sekiz sayı şeklinde Büyük Hikaye başlığı ile Hakikat gazetesinde yayımlanmıştır. Kürk Mantolu Madonna’yı Büyükdere asker ocağında yazmaya başlayan yazar, romanı günü gününe gazeteye göndermiştir.

Sabahattin Ali romanlarında öncelikle bireyselliği ele alır. İlk olarak sevgi ve aşk kavramları önümüze çıkar. Ardından evlilik teması üzerinde yoğunlaşır. Romanlarında sevgi, aşk ve evlilik dışında, iletişimsizlik, sosyal sorunlar ve yalnızlık işlenir. Kitaplarında toplumsal konuları işlerken karakterler genelde köylü, işçi, mesai arkadaşı, esnaf ve memurdur. Romanlarında bahsettiği aydın kesimden insanları genellikle eleştirerek, realist bir tavır takınmaktadır. Bu konuya örnek verilecek romanı “İçimizdeki Şeytan’dır”

Romanların temalarına bakacak olursak; Kuyucaklı Yusuf romanında ilk olarak aşk ön plana çıkar. Aşktan sonra ön plana çıkan temalar evlilik, Anadolu’nun sosyal ve ekonomik yapısıdır.

İçimizdeki Şeytan ve Kürk Mantolu Madonna romanlarında ilk ortaya çıkan tema aşk ve evliliktir.

Romanlarda yazar karakterleri konunun geçtiği mekana göre tercih eder. Kuyucaklı Yusuf’ta karakterler köylüler, kasabalılar, memurlarken, İçimizdeki Şeytan’da yazar, öğretmen ve profesör sıfatları yer almaktadır. Kitapları içinde en fazla karaktere sahip olan romanı ‘Kuyucaklı Yusuf’tur. Sabahattin Ali’nin romanlarında erkek karakterler ön plandadır ancak bu erkeklerin ön planda olma nedeni güçlü ve etkin kişiler olmaları nedeniyle değildir. Bu erkekler bulundukları çevreye uyum sağlayamamışlardır. Karakterler başlarına gelen olaylarda büyük değişimler yaşasa bile olayları yönlendirme konusunda haddinden fazla zorlanmaktadırlar.

Sabahattin Ali’nin öykü türünde yazdığı eserleri;

Değirmen (1935)

Kağnı (1936)

Ses (1937)

Yeni Dünya (1943)

Sırça Köşk (1947)

Sabahattin Ali’nin yazdığı şiir türünde yazdığı eserler;

Dağlar ve Rüzgar (1934)

Kurbağanın Serenadı (1937)

Öteki Şiirler (1937)

 

Sabahattin Ali’nin oyun türünde yazdığı eserler;

Esirler (1936)

Sabahattin Ali'nin Kaç Kitabı Vardır?

Sabahattin Ali’nin üç romanı, beş öykü kitabı, üç şiir kitabı ve bir oyun türünde yazdığı kitabı bulunmaktadır.

Sabahattin Ali En İyi Kitapları

Sabahattin Ali’nin tüm kitapları döneme damga vurmuş ve ölümünden bu yana her zaman kitap listelerinde en çok okunan kitaplar arasında yerini almıştır. İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna hepsi ayrı ayrı yazıldığı dönemi yansıtan ve yazıldığı dönemde de günümüzde de dikkat çeken eserler arasındadır.

Sabahattin Alinin Sanat ve Edebi Görüşü Nasıldır?

Sabahattin Ali, yazar olduğu ilk yıllarda sanat için “İçinde yaşanan cemiyet şartlarının şuurlu veya şuursuz bir ifadesi” diye yorum yapmıştır. Başka bir yorumda, “sanatın bir maksadı olmalı” değerlendirmesinde bulunmuştur. Bir başka konuşmasında sanatın insanı yükselterek daha iyiye götürmesi dışında bir maksadının olmaması gerektiğini savunmuştur. Sabahattin Ali, o dönemin yazarları için halktan yana olmayan eserler verdiklerini ve halktan yana olmayıp yüksek zümreye hitap ettikleri için yok olup gideceklerinden bahsetti. Eğer kalıcı olmak istiyorlarsa, yazarlara realist olmaları gerektiği uyarısında bulundu. 1938 yılında şiirle ilgili; “Bence şiirin eskisi yenisi yoktur. İyi şiir, muhakkak ki insana bir şey ilave eder, bu şey bazen tez olur, bazen bizim manen daha genişlememizi temin eden bir heyecan olur.” yorumunda bulunmuştur.

Öykülerde ve romanlarda seçilen karakterlerin canlı olup, konuların güncelliğini yitirmeyecek türden olmasının bu eserlerin kalıcı olmasında önemli olduğunu belirtmiştir Sabahattin Ali. Eserlerin eski-yeni değil, iyi ve kötü diye değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Sabahattin Ali bir söyleşisinde, yeni ve kalitesiz yazarların okunmayıp, eski ve kaliteli yazarların okunacağını, kendinden örnek vererek Fuzuli ve Şeyh Galip gibi isimleri okuduğunu belirtmiştir.

O dönem Orhan Veli Kanık’ın Garip hareketinde öncülük ettiğini ve bu hareketin halktan uzak, lüzumsuz ve anlaşılmaz olduğunu Yaşar Nabi Nayır’a gönderdiği mektubunda belirtmiştir.

Sabahattin Ali dilde sadeliğe önem veren bir yazardı. Bu düşüncesini eserlerine de çok güzel bir şekilde yansıtmıştır. Sabahattin Ali dilde sadeleşmeden yanaydı. Bunun yanında Öz Türkçede aşırıya gidilmesine de oldukça karşıydı. Yazara göre dile yerleşmiş ve kalıplaşmış sözcükler kullanılmalıydı.

Sabahattin Ali’nin Ünlü Sözleri Nelerdir?

Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim.

“Herkes ne diyecek!” Herkesten ne gördüm ki? Bu herkes dedikleri şey beni üzmekten başka ne yaptı.

Bir arkadaş istiyorum. Benimle konuşmadan beni tamamen anlayacak, benimle karşı kaşıya saatlerce hiç konuşmadan oturabilecek bir arkadaş.

Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek.

“O gelmez artık” dedi. “Nereden biliyorsun” dedim. “Gidişinden belliydi” dedi.

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.